Solda kahverengi ağrıklı dişi ve sağda yüzü parlak kırmızı, bacakları yeşil ve turuncu olan erkek örümcekler
Dişi ve erkek habronattus coecatus sıçrayıcı örümcekler
(Yüksek çözünürlük için fotoğrafa tıklayınız)

“Örümcek” ve “sevimli” kelimeleri genelde aynı cümle içinde pek kullanılmaz… Sıçrayıcı örümcekler (jumping spiders) hariç.

Bilimsel tasnifte “salticidae” ailesini oluşturan bu örümcekler avlanmak için birçok örümceğin yaptığı gibi kurdukları ağda miskin miskin beklemezler; tam aksine çok atik olan bu örümcekler çevik bacaklarının yardımı ile avlarının üzerlerine atlayarak avlanırlar. Avlarına çaktırmadan yaklaşabilmek ve sıçradıktan sonra tam üstülerine konabilmek için kurbanın konumunu yüksek hassasiyette bilmeleri gerekir ve bu yüzden diğer örümceklere göre çok iyi bir görüşe sahiptirler. Birçok örümcekte olduğu gibi sıçrayıcı örümcekler de 4 çift göze sahip olmakla birlikte öndeki ana gözleri diğerlerine göre oldukça büyüktür. Bu örümcekleri sevimli yapan da işte bu siyah kocaman gözlerdir. Kısa yuvarlak surat ve büyük gözler birçok türde olduğu gibi insanda da yeni doğanların tipik özelliğidir ve bu nedenle evrimsel olarak insanlar iri gözleri şirin, sempatik ve hatta çekici bulurlar.

Bu koca gözler insanlara sevimli görünmek yanında başka bir marifete daha sahip; kafayı oynatmadan sağa sola bakabilmek. Biliyorsunuz bizim de arasında olduğumuz birçok canlı başını oynatmadan etrafa bakabilmeyi sağlayan hareketli göz kürelerine sahip; bu yapıdaki gözlerde ışığa duyarlı retina diğer tüm optik elemanlarla birlikte hareket ediyor böylece değişik yönlere bakabiliyoruz. Ancak sıçrayıcı örümcekler aynı problemi daha değişik bir yaklaşımla çözmüş gibi görünüyor: Dışarıdaki mercek sabit kalırken içerideki retinayı hareket ettirmek.

Bir zıplayan örümceğin üstten şematik görüntüsü. Her bir gözün görüş alanını ve gözlerin iç yapısını gösteriyor.
Sıçrayıcı örümceklerde gözlerin görüş alanları. Ön gözlerin dar, teleskopik görüş açısı yeşil ile gösterilmiş.
Grafik: David Edwin Hill – Wikimedia Commons

Yukarıdaki çizimde de görüldüğü gibi ana gözlerin arkasında uzun tüp şeklinde yapılar var, retina bu tüplerin arka uçlarında bulunuyor. Örümcek esnek olan bu tüplere bağlı kaslar sayesinde tüpleri eğerek retinanın yerini değiştiriyor ve bu sayede mercekler sabit kaldığı halde değişik yönlere bakabiliyor.

Fotoğraf hakkında detaylar

Bu örümcekleri bizim evin arka bahçesinde, çimlerin üzerinde oraya buraya sıçrarlarken buldum. Çok hareketli oldukları için çimenler içinde fotoğraflamak mümkün olmadı. İki tanesini bir plastik kap ve bir parça kağıt ile yakalayıp hemen içeri taşıdım. Ancak içeride de hoplayıp zıplamaktan vaz geçmediler. Fotoğraf seansı sırasında sabit durmalarını sağlamak için takip etmekte olduğum makro fotoğraf forumlarından öğrendiğim faydalı şu bilgiyi kullandım; birçok böcek gibi bu örümcekler de sıcak havada çok hareketli iken soğukta oldukça yavaşlıyorlar. Her biri 4-5mm olan bu iki minik kafadarı küçük plastik kapta buz dolabına koyup 1-2 dakika bekledim. Bu arada derin dondurucudan birkaç tane de buz kalıbı çıkarttım ve fon olarak kullandığım mavi tabağın altına yerleştirdim. Böylece buz dolabından çıkan örümceklerin fotoğraflama aşamasında da soğuk bir ortamda kalmasını sağlamış oldum. 5-10 dk boyunca fotoğraflarını çektiğim bu minik foto modeller, onları çimlerin güneş gören bir köşesine saldıktan 10 saniye sonra hiçbirşey olmamış gibi hoplaya zıplaya uzaklaştılar.

İnternetten arayınca bu şirin ikilinin bizim bulunduğumuz San Francisco bölgesinde sıklıkla bulunan “habronattus coecatus” türünün dişisi (soldaki) ve erkeği (sağdaki) olduğunu öğrendim. Rengarenk olan erkek habronattus coecatus oldukça uzun ve süslü olan üç numaralı bacaklarını kur yaparken dişiyi etkilemek için kullanıyormuş. Erkeğin komik kur dansını şuradan izleyebilirsiniz:

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=QuWMmAqnpCI&w=520&h=292]

 

Fotoğraf künyesi

  • Fotoğrafı çeken: Cüneyt Özdaş
  • Kamera: Canon EOS 7D
  • Lens: Canon MP-E 65mm
  • Flash:  Canon MT-24EX flaş, Ev yapımı flaş difüzörü
  • Yer: San Francisco, USA

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Çok güzel bir fotoğraf. Siz bunları evinizin arka bahçesinde, çimlerin üzerinde oraya buraya sıçrarlarken bulmuşsunuz. Yani buraya kadar her şey normal, onları doğa da bulmuşsunuz. Ben İstanbul’da bir apartmanın 6. katında oturuyorum ve geçen gün bunlardan bir tanesi kütüphanede ki kitapların üzerinde oraya buraya zıplıyordu ki ev iyi temizlenen bir ev… Ne olduğunu baştan anlayamadım çünkü devamlı zıplıyor, zıplaması durduğunda onun örümcek olduğunu anladım.

    Yakalaması çok zor ve çok atikler. Bir not kağıdını huni şekline getirip yakalayabildim ve pencereden dışarı bıraktım. Öldürmekten iyidir :)

    Fotoğraf çok güzel ve oldukça estetikler. Ve bir apartmanın 6. katında bile bunlar görünebiliyorsa gerçek bir hayat da kalma uzmanı oldukları kesin!

Cüneyt Özdaş

Ruhunu bilgisayar grafiklerine kurban etmiş bir bilgisayar mühendisi. Uzmanlık alanı fotogerçekçi sentetik görüntü üretmek. Bu aralar San Francisco'da gerçek zamanlı ışın-izleme teknikleri konusunda debeleniyor. Boş zamanlarında ( o da ne ola? ) fotoğraf çeker, gitar çalmaya çalışır, kendine elektronik oyuncaklar yapar.