Hadi gülümse bulutlar gitsin,
İşçiler iyi çalışsın, gülümse.
Yoksa ben nasıl yenilenirim?
Belki şehre bir film gelir,
Bir güzel orman olur yazılarda,
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse.

Kemal Burkay

Yalnızca Senin Gülen Yıldızların Olacak

Saint-Exupery’nin ölümsüz eseri “Küçük Prens” uzak bir gezegenden gelen bir “çocuk” ile çölde kaybolmuş bir “yetişkin”in bir kaç gününü anlatır. Küçük Prens yetişkine geldiği yolları, karşılaştığı inanları anlatır ve ona “sır”rını verir. Veda vakti geldiğinde pilot acı içindedir, “Küçük Prens”’in gülüşünü bir kez daha göremeyeceği için.

“ Bir kez daha, içimde onarılmaz bir acı duydum. Bu gülüşü bir kez daha duyamayacağımı düşünmek bile istemiyordum. Buna dayanamazdım. Gülüşü, çölün ortasında bir su kaynağı gibiydi benim için.

“Küçük prens, gülüşünü tekrar duymak istiyorum” dedim.
Ama o bana :

“Bu gece, Dünyaya ineli tam bir yıl oluyor. Gezegenim, geçen yıl Dünyaya indiğim yerin tam üstünde olacak bu gece.” dedi.
“Küçük prens, lütfen bunun sadece kötü bir rüya olduğunu söyle bana” dedim.

Ama sorumu yanıtlamadı küçük prens. Onun yerine bana:
“En önemli şeyi gözler göremez” dedi.
“Evet, biliyorum…”

“Geceleri gökyüzüne baktığında, yıldızlardan birinde benim yaşadığımı ve orada gülüyor olduğumu bileceksin. Bu yüzden sana sanki bütün yıldızlar gülüyormuş gibi gelecek. Bütün dünyada yalnızca senin gülen yıldızların olacak.“

Gülmenin Mekaniği

Gülmek insan yüzüne en yakışan duygusal ifadelerden biri. Sevincimizi, mutluluğumuzu gülme yolu ile ifade ederiz, “gülünce yüzümüzde güller açar”. Peki sadece mutlu olduğumuz için mü güleriz? Yoksa gülmenin başka amaçları da var mıdır? Bazen dalga geçmek için güleriz, bıyık altından. Bazen yasadığımız duruma tepki olarak “acı acı” güleriz. Yani gülmek için birden çok sebebimiz var aslında.

Gülme konusuna ilk eğilen insanlardan biri evrim teorisinin en önemli ismi olan Charles Darwin. Darwin sadece gülümseme ve dolayısı ile mutluluk değil, insan yüzüne yansıyan duyguların evrensel olup olmadığını merak ettiği için dünyanın çeşitli bölgelerindeki tanıdıklarına 16 soruluk bir anket gönderdi. Aldığı sonuçları da 1872 yılında “The Expression of the Emotions in Man and Animals” adlı kitabında yayınladı. Kendi araştırması ve Guillaumme-Benjamin-Amand Duchenne’in çalışmaları sonucunda vardığı sonuç insan yüzüne yansıyan duyguların görünüşünün evrensel olduğu ve evrim sonucunda meydana geldiği idi. [1] Darwin aynı duyguları gösteren insanların temelde aynı kas kasılmaları sonucunda duygularını ifade ettiklerine işaret ediyordu. Darwin haklı idi ama tam olarak onu kanıtlayacak deneyi bir fransız biliminsanı ondan yıllar sonra yapacaktı.

Pan Am gülmesi /Duchenne Gülmesi/Önemli olan gözlerinin içinin gülmesi

Hiç başınıza geldi mi ? Güzel bir ortamdasınızdır, her şey hoştur ve keyiflidir. Birden gruptan biri bir fıkra anlatır ve herkes güler. Ama bir dakika, siz fıkrayı anlamadınız ama zekanıza laf ettirmemek için güler gibi yapıyorsunuz. Acaba anlaşıldı mı yalandan güldüğünüz? Veya ilk defa buluştuğunuz güzel bir kıza bir fıkra anlattınız (ben genelde hazır Cem Yılmaz esprileri kullanıyorum, ne olur ne olmaz diye) ve o da ne karşınızdaki kahkaha atmadı ama gülüyor. Acaba gerçekten mi gülüyor yoksa yalandan mı? Gerçek gülme ile yalandan gülmeyi nasıl ayırt edebiliriz?

Devam etmeden önce öncelikle şu linke tıklamanızı ve kendinizi bu konuda sınamanızı öneririm. Linkte yer alan deneyle gerçek ve sahte gülmeyı ayırt etmede ne kadar başarılı olduğunuzu görebileceksiniz. Yazının devamında bunu nasıl yapabileceğinizi anlatacağım ancak önce kendinizi sınama zamanı. Deney en fazla beş dakikanızı alacak:

http://www.bbc.co.uk/science/humanbody/mind/surveys/smiles/

Kolay değil, değil mi? Aslında gayet kolay, sadece kişinin gülme anında yüzünde nereye bakacağını bilmeniz gerekiyor. Gözlerinin kenarına.

Şimdi aşağıdaki resme (resim 1) dikkatlice bakın lütfen. Aynı adamın iki farklı gülümsemesini görüyorsunuz değil mi? Peki hangisi gerçek? Dikkatlice bakılacak olursa iki resimde de dudakların kenarının yukarı doğru yükseldiği bariz, sadece dudaklara bakarsak ikisi de gerçek gülüş gibi duruyor.

Resim 1. Gerçek mi sahte mi? (3)

Gülme sırasındaki yüz fizyolojisini ilk inceleyenlerden biri 1806 doğumlu Guillaume-Benjamin-Amand Duchenne (de Boulogne) . Duchenne’in Teorisine göre insan ruhu ile yüz ifadeleri birbirine bağlantılı idi ve yüz kasları bu ifadeleri oluşturmakta önemli rol oynuyordu.

Resim 2. Duchenne hastasını güldürmeye çalışırken (4)

Duchenne teorisini ispatlamak için ilginç bir deneye kalkıştı.Deneyi için yaşlı, dişsiz ve itaatkar bir adamı seçmişti özellikle. Bu saydığımız özelliklerine ilaveten yaşlı adamın Duchenne’in deneyi için hayati bir özelliği daha vardı: yüzü tamamen hissizde, acı hissetmiyordu. Böylece Duchenne deneğinin yüzündeki istediği kaslara elektrik akımı verip harekete geçirebiliyordu. Bir an için korkunç bir deneymiş gibi gelebilir ama unutmayın, deneğin yüzünde hiç his yoktu.(bkz Resim 2)

Duchenne “The Mechanism of Human Facial Expresssions” adlı kitabında deneğini şöyle tarif eder: “sanki bir kadavra üzerine çalışıyormuşçasına rahatlıkla yüz kaslarına istediğimi yaptırabiliyordum” [5]

Deneyleri sırasında Duchenne “sahte gülümseme” ile “gerçek gülümseme” arasındaki farkı net bir şekilde gözlemler. Deneğinin yanaklarına elektrik verdiğinde “Zygomatic Major” kasları kasılıp dudaklarını gülümseme haline getiriyordu ve fakat yüzünün başka bir yerinde başka bir kas kasılmıyordu. Ne zaman ki deneğine komik bir fıkra anlatsa bu sefer sadece “Zygomatic Major” kasları değil aynı zamanda Orbicularis oculi kasları da kasılıyordu. Yani deneğin gözleri etrafındaki kaslar kasılıyordu ve “kaz ayağı” dediğimiz oluşum gözleniyordu.

İnternet üzerinde yer alan bazı kaynaklar somurtmanın gülmekten daha fazla kas gerektirdiğini belirtiyor. Yaygın olan bilgi gülümsemenin 20 civarı, somurtmanın ise 43 kas gerektirdiği. Aslında gerçek bunun tam tersi. Gerçek bir gülme esnasında yüzünüzdeki kasların 12’si harekete geçmekte, somurtma esnasında ise 11. [2]

Gülme sırasında çalışan kaslar:
Zygomaticus major ve minor. Ağzınızın iki köşesinde yer alan ve ağzınızı yanağınıza doğru uzatan kaslar (4)
Orbicularis oculi. Gözlerinizi çevreleyen ve gülme esnasında kırıştıran kaslar. (2)
Levator labii superioris. Dudak ve burnunuzun köşesini kaldıran kaslar (2)
Levator anguli oris. Gülme esnasında ağzınıza açı kazandıran kaslar (2)
Risorius. Ağzınıın kenarını yana doğru çeken kaslar (2)

Gerçek bir gülme esnasında bu yukarıdaki on iki kas harekete geçip yüzünüzde güller açtırmakta işte. Peki gerçek olmayan bir gülmede?

Gerçek olmayan bir gülmede sadece Zygomatic Major kaslarınız çalışıyor, orbicularis oculi kaslarınız çalışmıyor. Yani dudaklarınız kıvrılıyor ama gözlerinizin çevresi kırışmıyor. Sürekli gülme talimatı verilen ve yalandan da olsa yolculara sürekli gülümseyen Pan Am hosteslerine binaen psikologlar bu tür gülmeye “Pan Am gülmesi” diyorlar. (bkz. Resim 3) Resime dikkatlice baktığınızda hostesin sadece dudaklarının kıvrıldığını ama göz çevresinin kırışmadığını göreceksiniz. Çok sık ve içten gülen insanlarda göz çevresinin kırışması daha yüksek oranda bu yüzden.

Resim 3. Pan Am Gülümsemesi

Gerçek (Duchenne) gülümsemesi ile sahte gülümseme (Pan Am) arasındaki farklar sadece kaslarla da sınırlı değil. Bu iki tip gülme beynin farklı bölgeleri tarafından kontrol edliyor. Pan Am gülmesi beynin motor korteksi tarafından kontrol ediliyor. Misal, beynin sol yarımküresindeki motor korteksi zarar görmüş bir hasta gülmeye çalıştığında dudaklarının sağ tarafı gerektiği gibi hareket etmiyor. Ancak içten bir gülümseme sırasında aynı hasta gayet güzel şekilde gülebiliyor. Yani, sahte gülme tamamen beynin motor korteksi tarafından kontrol edilen bir kas hareketi. Ama gerçek, içten bir gülme beynin içgüdü ve duyguları düzenleyen limbik bölgesi tarafından kontrol ediliyor. [6]

Yani gülümsemenin mekaniği aslında yüz kaslarımızın kasılmalarının sonucu. Yüzümüzdeki kaslar sayesinde nasıl güldüğümüzü açıklayabiliyoruz ve sahte ile gerçek gülümselemeri ayırt edebiliyoruz. Resim 1’e şimdi tekrar bakın lütfen? Hangisi gerçek gülüş? Evet, soldaki.

Peki, ama neden gülüyoruz?

Neden Gülüyoruz?

Sevdiğimiz birini gördüğünde gülümseriz, bebekler annesini babasını görünce gülümser, sevdiğimiz biri güzel söz söyleyince güleriz, karşımızdakine dostluk mesajı vermek için güleriz vs vs. “Gülümseme mutluluk ve neşe duygularının sonucu oluşan yüz ifadesinin önemli bir parçasıdır” [7]. Peki o zaman sadece mutlu olduğumuz için yalnızken de gülümser miyiz yoksa başkalarına mutlu olduğumuzu bildirmek için mi güleriz? İşte bu soru 1979 senesinde iki araştırmacının ilginç bir sosyal deney yapmasına yol açmış. İki araştırmacı, Robert Kraut ve Robert Johnston, gülümsemenin aynı hayvanlar dünyasında olduğu gibi karşıdakine “dostane” mesaj vermek için kullanılıp kullanılmadığını merak etmiş. Eğer evrimsel bakış açısı doğruysa gülümseme, aynı şempanzelerde olduğu gibi, sosyal ortamlarda daha çok gözlemlenmeli. Bu durumda gülümsemenin amacı dostluk kurmak veya karşımızdakine “mutluyum” mesajı vermek olacaktır.

Kraut ve johnston deney gruplarını üç farklı şekilde oluşturmuş: Bowling oynayanlar, hokey maçı seyredenler ve yayalar. İlk grupta bowling oynayanlar farklı gözlemciler tarafından aynı anda gözlemlenir. Oyuncu labutlara doğru bakarken (yani kimse ile yüz yüze değilken ve oyuncu takım arkadaşlarına doğru döndüğünde. Gözlemciler aynı zamanda oyuncuların yaptıkları atışları ve başarılarını da ölçerler. Son olarak çeşitli yüz ifadelerini gruplarlar (gülme, kahkaha atma, somurtma, hayal kırıklığı, nötr vb.) Böylece bir oyuncu bowling topunu yuvarladıktan sonra ve henüz arkadaşlarına dönmemişken ve daha sonra arkadaşlarına döndüğündeki yüz ifadeleri tek tek kayıt altına alır. Araştırmacılar ilk etapta 353 oyuncunun 1793 atışını incelerler, ikinci etapta ise 166 atış incelenir. Biraz daha farklı metodlar ama aynı mantık ile hokey taraftarları ve yayalar da incelenir. Hokey taraftarları takımlarının maç içerisindeki çeşitli durumlarına (gol atılması, yenmesi, penaltı alınması vb) tepkileri uzaktan fotoğraflanır. Yayalar ise hava durumu ve sosyal etkileşime girmelerine göre gözlemlenir ve sonuçlar birbirine korele edilir.

Sonuç olarak yazarlar her üç deneyde de gülümsemenin ,gülümseyen kişinin ruh halinden bağımsız olarak, daha çok sosyal etkileşim sonucu olduğu sonucuna varırlar.

“ Daha önceden yapılan araştırmalar da, gülümseyenin ruh halinden bağımsız olarak, sosyal etkileşimin gülümsemenin önemli bir sebebi olduğunu gösteriyor. Yaptığımız 4 deneyde de gülümseme sosyal etkileşime kuvvetle bağlıdır. ….. Başka araştırmacılar da gülümsemenin çoğu zaman sosyal bağlamda gerçekleştiği sonucuna varmıştır. İlk andan itibaren gülümseme sosyallikle üretilmekte ve sosyal sonuçları vardır. Bebekler 1-5 aylık arası iken insan yüzü ve sesine gülümseyerek karşılık verirler (Sroufe and Waters, 1976). ….. Anaokulu öğrencileri arasında gülümseme sosyal etkileşimler bağlamında gerçekleşmektedir, mesela bir şey vermek, almak ve konuşmak gibi (Blurton-Jones, 1972). Anaokulu öğrencileri tanımadıkları birine yaklaştıklarında gülme eğilimindedirler ve aynı zamanda bir yabancı onlara gülümsediklerinde ona yaklaşma eğilimindedirler (Connoly & Smith, 1972)” [8]

Yani, gülümseme aslında sosyal bir mesajdır. “Gülümseme beraber yaşamak için etkileşime girmesi gereken türlerin üyeleri arasındaki etkileşimi kolaylaştırmak için evrilmiş bir sinyaldir” [9]. Gülümseme o kadar kuvvetli bir sinyalki otistik çocukların tedavisinde kullanılan robotların en temel aktivitelerinden biri. “Uzaktan kumandayla yönetilen diğer bir robot olan Kaspar, gülümsemek, kaş çatmak, gülmek, göz kırpmak ve el sallamak gibi temel aktivitelerini otistik çocuklarla paylaşabilmek icin Hertfordshire Üniversitesi tarafından tasarlanmış.” [10]. California Üniversitesi insanlarla sosyalleşmek üzere geliştirilen bir robota iteratif bir süreç ile gülmeyi öğretmiş [11].

Ama en önemlisi, gülmek iki yönlü bir süreç. İnsanlar mutlu olduğu için güldüğü kadar güldüğü için de mutlu olabiliyor. Yüzsel geribildirim hipotezine göre “İstemsiz yüz hareketleri duygusal bir deneyim yaratacak çevresel (peripheral) bilgi sağlamaktadır” [12]. Stephen Davis ve Joseph Palladino tarafından 2000 yılında yapılan bir deneyde deneklere çizgifilm seyrettirilirken bir grup deneğe dudaklarının arasında, diğer gruba ise dişlerinin arasında kalem tutturulur. Dişlerinin arasında kalem tutan ve gülümseyebilen grup, dudaklarının arasında kalem tutan ve dolayısı ile gülümseyemeyen gruba göre seyrettikleri çizgifilmleri daha komik bulurlar.

Daha da önemlisi sık ve içten (Duchenne) gülen insanların hayatta başarılı olma ihtimali daha fazla. 1950’lerde California’da sadece kız öğrencilerin gittiği bir kolejdeki öğrenciler uzun süreli bir deneye gönüllü olarak katıldılar. Öğrenciler yıllar sonra araştırmacılar tarafından kendilerine yöneltilen ve özel hayatlarını, sağlıklarını ve mutluluk seviyelerini ölçen bir araştırmayı cevapladılar. Araştırmacılar daha sonra anket sonuçları ile öğrencilerin yıllık fotoğraflarını birleştirdiler. Sonuç olarak içten gülen öğrencilerin(Duchenne) yalandan gülen (Pan Am) öğrencilere göre ciddi bir fark ile evliliklerinin daha uzun sürdüğü, kişisel olarak daha mutlu ve daha sağlıklı oldukları ortaya çıktı. [13]

Gülüşün Gülden Güzel

Gülmek her insana en yakışan yüz ifadesi. Karşımızdaki gülünce biz de rahatlıyoruz, biz de gülümsüyoruz çünkü gülümsemek bulaşıcı. Bu yazıyı hazırlarken bile sık sık gülümsedim, ne de olsa sadece gülümsemek bile insanı mutlu edebiliyor. Ama en önemlisi karşımızdakinin gülümsemesi bize kendimizi iyi hissetiriyor, hele ki sevdiğimiz insan gülümsüyorsa.

Bir gün bir sahafta eski kitaplara göz gezdirirken elime aldığım bir kitabın arasından kağıt parçaları yere düştü. Kime yazıldığı belli olmayan bir not parçası, bitmemiş bir şiirin bir kaç dizesi gibiydi okuduklarım. Belli ki sevgiliye yazılmıştı, ne yazanın ne yazılanın kim olduğunu bilemiyorum.

“Kaç gülüşün var senin / kaç farklı şekilde kıvrılır o dudakların
Sevindiğinde farklı / sevildiğinde farklı mı gülersin?
Kaç gülüşün var senin / sayamadım bir türlü”

Sahafta bu toprakların yaşayan en büyük sesi yankılanıyordu…

“Gülüşün gülden güzel / Sevdim gönülden güzel
Severim kiskanırım ben seni elden güzel ”
Neşet Ertaş

Not: Robert Johnson ve Rober Kraut’un makalesini paylaştığı için Nurdan Şentürk’e teşekkür ederim.

Kaynakça
1. Zimmer, Carl . “Why Darwin Would Have Loved Botox” – discovermagazine.com
2. http://wiki.answers.com/Q/How_many_muscles_does_it_take_to_form_a_smile
3. Resim Richard Wiseman’ın “Quirkology” kitabından alınmıştır.
4. Resim http://en.wikipedia.org/wiki/Duchenne_de_Boulogne
5. Wiseman, R. “Quirkology” , “The Mona Lisa, freshly guillotioned heads and the School sisters of Notre Dame”
6. Durayappah Adoree, psychologytoday.com. “What science has to say about genuine vs fake smiles”
7. Johnson Robert – Kraut Robert. “Social and Emotional Messages of Smiling: An Ethological Approach”. Journal of Personality and Social Psychology 1979, Vol 37, No 9, 1539-1553
8. Johnson Robert – Kraut Robert. a.g.e , s1549
9. Johnson Robert – Kraut Robert. a.g.e , s1551
10. İnce, G. “Terapist Robotlar” Açık Bilim 3. Sayı (2012). 05.01.2012 http://www.acikbilim.com/2012/01/dosyalar/terapist-robotlar.html
11. Leggett, H. “Robot teaches itself to smile” Wired Sicence, http://www.wired.com/wiredscience/2009/07/robotsmile
12. Womack, D. Facial Feedback Hypothesis. 01.10.2004 http://www.aiga.org/facial-feedback-hypothesis
13. Wiseman, R. A.g.e S74

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Merak edenler için yazmak istedim; bahsi geçen Pan Am hosteslerini 1968 yapımı 2001 A Space Odyssey filminde görebilirsiniz. Filmde göz kenarlarınız kırışacak şekilde sizi güldürecek bir sahne var; “zero gravity toilet” :)

Kerem Kaynar

birisi...