Dünya genelinde genç kuşaklar X, Y, Z kuşakları olarak adlandırılıyor. X kuşağı yeniliklere adapte olmaya çalışırken, bir yandan sabırla iş hayatlarında kademe atlıyor; Y kuşağı iş hayatında hemen yönetici olmayı, para harcamak için çalışmayı tercih ediyor, kendi görüşlerinden asla vazgeçmiyor; Z kuşağı ise artık sokakta birdirbir oynamıyor, ipad’leriyle sosyalleşiyor…

Farklı nesillerin iş yaşamına, teknolojiye ve hatta hayata uyum sağlamaları değişiklik göstermektedir. Burada matematik denklemlerini çağrıştıran X, Y, Z nesillerinin özelliklerinden bahsederken, özellikle günümüz Gezi olaylarıyla ön plana çıkan Y neslini anlamaya çalışacağız.

X nesli, 1965-1979 arası doğanlara denir. Bu durumda en yaşlısı 48, en genci 34 yaşındadır. X nesli kurallara uyumlu, aidiyet duygusu güçlü, otoriteye saygılı, sadık, çalışkanlığa önem veren bir kuşak olarak tanımlanıyor [1]. İş yaşamlarında çalışma saatlerine uyumlu olup iş motivasyonları yüksektir. Belirli çalışma süresinden sonra kademe atlayabileceklerine inanırlar ve sabırlıdırlar. Daha çok yaşamak için çalışırlar. Ayrıca, bu nesil, bir takım icatlara, buluşlara şahitlik etmiştir. Dünyaya gözlerini merdaneli çamaşır makinesi, transistörlü radyo, kaset çalar ve pikapla açan X nesli sakinleri pek çok dönüşüm yaşamıştır. Özellikle, teknoloji açısından düşünüldüğünde, bilgisayar sistemlerinin dönüşümü ve buna bağlı değişen iş yapış şekillerine adapte olmaya çalışmışlardır. Ülkemizin %22’sini oluştururlar [2].

Y nesli, 1980-1999 arası doğanlardır. Y neslinin en yaşlısı 33, en genci ise 14 yaşındadır. Kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği nesil özelliği taşırlar. Çünkü onlar bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler ve iş yaşamlarında da farklılar. Belirlenen mesai saatleri arasında çalışmayı sevmiyorlar. Bu yüzden, iş saatinden ziyade işe odaklanmaları gerekiyor. Bu durumda onları işin bir parçası haline getirmek önemlidir. X nesline göre Y neslinin örgütsel bağlılıkları azdır ve çok fazla iş değiştirdikleri de söyleniyor [3]. Bir an önce yönetici olmak ya da kendi işlerini kurmak istiyorlar. Onlar, iş hayatını sadece yaşamlarını sürdürebilmek için değil, daha rahat para harcamak için istiyorlar. Y nesli, çok farklı kişisel özellikler taşımakta ve özellikle üniversitelerden yeni mezun olanları kapsamaktadır. Y neslinin uyumsuz olduğu, kendisinden farklı düşünenleri acımasızca eleştiri yağmuruna tuttuğu da bir gerçek. Bu durum aşırı bireyci olmasından ve otorite tanımamasından kaynaklanıyor. Bu nesil kural tanımıyor. Ülkemizin %35’ini oluşturdukları söyleniyor. Yani 27 milyon genç [2].

Z nesli, 2000 yılı ve sonrası doğanlara denir. En büyüğü 13 yaşındadır. İnternet ve mobil teknolojileri kullanmayı seviyorlar. Günümüzde yaygın olan akıllı telefonlar, ipad’ler ya da tablet bilgisayarlar ile her alanda aktifler. Özellikle internet aracığıyla sosyalleşmeyi tercih ediyorlar. Diğer nesillerden farklı olarak, internet ve teknoloji ile doğdukları tabir edilir. Ülkemizin %17’sini oluşturuyorlar [2]. Oyuncak yerine ipad’lerle oynarlar ve teknoloji ile birlikte büyürler. Bu yüzden de çabuk tüketen bir nesildir. Fakat internet ile fazla haşır neşir olduklarından aynı anda birden fazla konu ile ilgilenebilme yeteneklerinin gelişeceği tahmin ediliyor [1]. Söz konusu bu yetenek aynı zamanda Y neslinde de yaygın olarak görülüyor ve bu tek bir konuya odaklanmaya göre daha pratik olabilir. Bunun en iyi örneklerinden bir tanesine geçenlerde düzenlenen bir konferansta şahit oldum. Konuşmacı konuşmasını yaparken çoğunluğu Y  nesli üniversite öğrencisi olan dinleyicilerden kimisi eş zamanlı olarak konferansın Twitter sayfasında yorumlarda bulunuyor, kimisi ipad’i ile sahnenin resmini çekip Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda paylaşıyordu. Tabi bunlarla meşgul olurken konuşmayı da dinliyorlardı. Aynı anda dinleme, yorum yapma, resim, video vs. yayınlama/paylaşma yeteneği harika bir şey olsa gerek… Fakat kendisi konuşurken yüzüne bakmadığını düşünen X sakinleri bunu “saygısızlık” olarak da nitelendirebiliyor. Zaten tehlike ya da uyuşmazlıklar da bu noktada söz konusu oluyor. Bu tür uyuşmazlıklara özellikle “eğitim” alanında çok sık rastlıyoruz ki birazdan bu konuyu ayrıca ele alacağız.

Nesillere 1965 ile başladık. Peki, daha önceki tarihler hangi nesli ifade ediyor?

1946-1964 yıllarında doğanlar “baby boomer” olarak adlandırılıyor. “Baby boom” bir Kuzey Amerikan-İngiliz terimidir. Özellikle Amerika’da II. Dünya savaşının bitiminde başlayıp 1960 yılı başlarına kadar süren, yıllık doğum hızında büyük artış anlamına geliyor. Amerika’da bu dönemde  gelişen ekonomiye de paralel olarak 78.2 milyon kişi doğmuş ve 1955, doğum artış hızının tepe yaptığı yıldır. Bu olay, “baby boom”, bu dönemde doğanlar da  “baby boomer” olarak adlandırılıyor [4]. Şu anda baby boomer neslinin en yaşlısı 68 yaşında, en genci ise 49 yaşındadır. Bu nesil teknolojiden uzaktır, diğer bir deyişle teknolojiyi benimseyememiştir. Teknoloji yaygın olmadığı için çoğu zaman işlerini kendi kendilerine yapmak zorunda kalmış, üretmişlerdir. Bunun yanında, iş sadakatleri yüksektir. Diğer kuşaklardan farklı olarak, iş yaşamları için “çalışmak için yaşamışlardır” ifadesi kullanılabilir. Ayrıca bu nesil için “önce çocuklarına daha sonra ise anne ve babalarına baktılar” ifadesi de kullanılmaktadır [5]. Sadakatlilik ve kanaatkârlık duyguları oldukça yüksektir. Ülkemizin %19’unu oluşturuyorlar [2].

“Daha öncesi yok mu?” diyenler olabilir. Genel olarak nesiller yukarıda bahsettiğimiz şekilde dörde ayrılıyor. Söz konusu yıllardan önce doğanlara ise “sessiz kuşak” diyoruz. Sessiz kuşak, 1927-1945 döneminde doğanlar olarak anılır ki; onlar babaannelerimiz, dedelerimizdir. Diğer bir ifadeyle, Türkiye’deki Cumhuriyet kuşağıdır. Ülkemizin yalnızca %7’sini oluşturuyorlar [2].

Günümüzde Y nesli

Y neslini diğer nesillerden kırılma noktası olarak ele aldığımızda, gerçekten iyi anlamak gerekiyor. Genellikle bu neslin ayrı özellikleri olduğundan habersiz olan popülasyon yaygın olduğundan günümüzde dünya pek çok uyuşmazlık ya da çatışmalara sahne oluyor. Şimdi Y neslinin ön plana çıkan özelliklerini maddeler şeklinde tekrar sıraladığımızda bazı olaylar fotoğraf kareleri şeklinde beynimizde canlanacak.

  • Bağımsız olmayı seviyorlar, özgürlüklerine düşkünler.
  • Otoriteyi sevmiyorlar.
  • Kendilerine kurallar koyulmasından hoşlanmazlar.
  • İş yaşamlarında kurallara ve mesai saatlerine göre çalışmayı sevmiyorlar. Buna rahatlıkla karşı çıkabiliyor, çok fazla iş değiştirebiliyorlar.
  • Otorite sevmediklerinden bir an önce müdür olmak ya da kendi işlerinin patronu olmak istiyorlar.
  • Farklı görüşlerin kendilerine dayatılmasına karşı çıkarlar.
  • Farklı görüştekileri acımasızca eleştirebilirler.
  • Kendi görüşlerine karşı olan eylemler gündeme geldiğinde hiç düşünmeden direnişe geçerler.
  • Direnişleri uğruna ölümü dahi göze alırlar ve istedikleri olana kadar direnmekten vazgeçmezler.
  • Onlar için gruplaşma ve akranlarına kendini kabul ettirme önemli olduğundan, sosyal gruplara katılma ve birlikte hareket etme önemlidir.
  • Sosyal medyayı etkin kullanırlar ve görüşlerini rahatlıkla dile getirmekten çekinmezler.
  • Bir olay karşısında eylemde bulunacakları zaman birliktelik kurmak için sosyal ağları ciddi bir araç olarak kullanırlar ve oradan yapılan çağrıları sorgusuzca kabul ederler.

Son günlerde sosyal ağlar aracılığıyla birliktelik sağlayarak yollara dökülen, Gezi olaylarıyla gündeme damgasını vuran Y nesli değil midir? Ya da kendi görüşlerini anlatmak ve isteklerini kabul ettirmek için günlerce parkta yatıp kalkan ve bundan vazgeçmeksizin direnen Y nesli değil midir? Ve hatta ne demek istedikleri anlaşılmayan da Y nesli değil midir? Ve daha da aklınıza gelen her şey!

Anlaşmazlık nereden kaynaklanıyor?

Konunun uzmanları pek çok konuşma ve yazılarıyla Y nesli çatışmalarının kaynağını açıklıyor. Evet, yanlış okumadınız, söz konusu kuşaklar üzerinde çalışan uzmanlarımız da mevcut. Evrim Kuran, 2001’den bu yana kuşaklar üzerinde çalışan uzmanlarımızdan birisi. Bir söyleşisinde şöyle diyor [2]:

“Y kuşağını iki harfle özetlerim: “BD”. Yani “bullshit detector” (Saçmalık dedektörü). Y kuşağı, kafasına uymayan, saçma durum gördüğünde dayanamıyor, kaynamaya başlıyor. Cumhurbaşkanı olmuş, başbakan olmuş, öğretmeni, genel müdürü hiç fark etmiyor, hemen tepki veriyor. Çünkü bu kuşağın temel değerlerinden biri; adalet duygusu…”

Diğer taraftan Y kuşağı için akranları ve aileleri çok önemlidir. Akranları tarafından kabul görme özelliği yüzünden çok çabuk bir araya gelebiliyorlar. Bunun en büyük yansımasını sosyal medyada gördük. Gezi olayları ile ilgili pek çok bir araya gelme imkânlarını bu mecradan yarattılar. Ayrıca bu kuşağın aileleri çocuklarına çok düşkünler. Bu yüzden onların istekleri söz konusu olduğunda çok çabuk onların seviyesine inebiliyor, sorunlarını halledebiliyorlar. Aileler yeri geldiğinde Y nesli için birer kanka, arkadaş olabiliyor. Yine ailelerin bir araya gelip Gezi Parkı’nda çocuklarını korudukları ve onları desteklediklerini gördük, izledik ki; ailelerin Y nesli çocuklarını ne kadar desteklediklerine verilebilecek en iyi örneklerden bir tanesidir.

Günümüzde Y nesli yanlış değerlendiriyor; tembel, disiplinsiz, prensipsiz oldukları söyleniyor hatta apolitik olmakla suçlanıyor. Hâlbuki Y nesli farklı bakış açılarına sahip. İşte anlaşmazlık da buradan kaynaklanıyor. Y neslinin özelliklerine devam edecek olursak; inançları uğruna sonuna kadar savaşırlar. Bunu yaparken ise direnmek yerine eğlenirler. Akranlarıyla bir araya gelerek kendi doğrularını kabul ettirmeye çalışmaktan zevk duyarlar, tadını çıkartırlar. Özgüvenleri yüksektir. Hele ki ailelerinden onay olarak bunu yapmaları onları doruk noktasına çıkartıyor, kendilerini daha da özgür hissediyorlar.

Toplumda görülen “ötekileştirme” yaklaşımına Y nesli katılmıyor ve bunun yanlış olduğunu düşünüyor. Y nesli ötekileştirmek bir yana, eş cinsel, muhafazakâr ya da herhangi birisi olsun birbirine eş tutuyor, kendi neslinden herhangi birisi ile aynı ortamda bulunabiliyor, birlikte direniyor. Bu kuşak her şeyin sahici olmasını istiyor [5].

Sonuç olarak, toplumun bu gençlerin dilini öğrenmesi gerekiyor! Onları anlaması, yanlış değerlendirmemesi gerekiyor! Örneğin, Gezi olaylarıyla onlar birer halk ayaklanması yarattıklarını düşünmüyorlar, aksine binlerce insanın birlikte iletişim kurabildiklerini, birlikte bir bağ oluşturabildiklerini düşünüyorlar. Toplum tarafından yanlış anlaşılmalarına daha iyi örnek ne olabilir ki!

Eğitim camiasında Y nesli

Eğitim camiasında özellikle üniversitelerdeki durumları ele alacağız. Çünkü Y nesli çoğunlukla üniversite öğrencilerinden oluşuyor. Üniversitelerdeki öğretim elemanları ise çoğunlukla X ve Baby boomer nesillerinden ki, tehlike burada başlıyor!

Y neslinin genellikle dersleri dinlemeyen, tembel öğrencilerden oluştuğu zannediliyor. Hâlbuki IQ seviyeleri oldukça yüksek. Onlar aynı anda birden fazla iş yapmaya o kadar alışkınlar ki, derslerde de farklı şeylerle meşgul olmak istiyorlar. Örneğin, herhangi bir cep telefonu uygulaması veya internette sosyal ağ, blog vs. uygulamalarını ders esnasında da takip etmek, sosyal dünyalarından kopmamak istiyorlar. Tabi bu da X nesli öğretim elamanlarını çılgına çevirebiliyor. Aslında aynı anda birden çok etkinliğe dahil olmak istiyorlar. Tek bir şeye konsantre olmak onlar için sıkıcı.

X nesli genellikle disiplini sever ve aynı anda birden fazla işle meşgul olma yeteneği pek yoktur. Bu durum onları Y neslinden ayırır ve özellikle öğrenme-öğretme etkinliklerinde sorun yaşamalarına sebep olur. Böyle bir durumda, öğretim elemanları “dersi dinlemiyorsun”, “dersi dinlemeyen dışarı çıkabilir”, “ne kadar saygısızsın” gibi tepkilerle öğrencilerin derse olan ilgi ve motivasyonlarını düşürebiliyor. Uyuşmazlık da işte bu noktada başlıyor. Öğretim elemanı kapasiteli öğrencileri “tembel, işe yaramaz” gibi sıfatlarla yanlış tanıyabiliyor. Bu durum belki de onların geleceğine dahi engel olabiliyor.

Baby boomer kuşağındaki öğretim elemanları X kuşağına göre daha disiplinlidir. Yeniliklere daha zor adapte olabiliyor. Bu durum Y kuşağı ile uyuşmazlıklarını daha da arttırıyor.

Son günlerde “eğitimde sosyal ağların kullanımı” konuşuluyor. Bunun sebebi, teknolojiye meraklı Y nesli üniversite öğrencilerinin Facebook, Twitter gibi sosyal ağlarda günlük olarak çok sık vakit geçirmeleridir. Bu durumda, X nesli ve baby boomer sakinleri Y nesli ile sosyal ağlar aracılığıyla köprü kurabileceğini düşünüyor. Öğrencilerin kendilerini en açık olarak ifade ettikleri bir mecra olarak düşünüldüğünde sosyal ağlar, eğitim amaçlı kullanılabilir. Fakat bu durum teknolojiden uzak olan baby boomer’lar ile yeniliklere adapte olmaya çalışan x neslinin hoşuna gitmeyebiliyor.

Üniversitelerde “anlayış değişikliği” ya da “değişime adapte olma” olarak ifade ettiğimiz bir takım tutum değişikliklerine ihtiyaç olduğu kesin. Bunun yanı sıra, bazı öğretim elemanlarımızın bireysel olarak başlattığı çabaları da görmezden gelemeyiz. Ercüment Büyükşener’in “yeni medya” isimli bir konferansta anlattığı “facebook’u dersine nasıl entegre ettiği” örneği oldukça çarpıcıdır [6]. Dersinin bazı haftalarını yüz yüze bazı haftalarını ise facebook sayfasından yürüttüğünden bahsediyor. Facebook’ta yoklama aldığını, sınav yaptığını, öğrencilerin ortamdan bağımsız olarak istediği yerden derse katılım sağladığını ve hatta katılımın kayda değer oranda yüksek olduğunu söylüyor. Öğrenci görüşlerini almayı ihmal etmeyen öğretim elemanı, Y neslinden olan öğrencilerinin bu uygulamadan çok memnun kaldıklarını ve derse daha çok motive olduklarını belirtiyor.

Ayrıca, yapılan pek çok araştırmada, üniversite öğrencilerinin sosyal ağları etkin kullandıkları görülüyor. Bu konudaki bir çalışmada, üniversite öğrencilerinin sosyal ağları eğitim amaçlı kullanıp kullanmadıkları sorgulanmıştır. Buna göre, öğrenciler “okul proje/ödevleriyle ilgili araştırma yapmak” için sosyal ağları %71,9 oranında, “eğitim amaçlı grupları ve etkinlikleri inceleme” amaçlı ise %81,3 oranında kullanıyor.  Ayrıca, “güncel, farklı bilgiler ve düşüncelerle karşılaşmak” için sosyal ağ kullanım oranı %89’a varmakta [7].

Sonuç olarak, gençler sosyal ağların eğitim amaçlı kullanılabileceğine inanıyor. Derslerin Facebook ortamında yürütülmesi örneğinde de motivasyonlarının çok yüksek olduğu görülüyor. Bu durumun X ve baby boomer nesillerine anlatılması gerekiyor ki; sosyal ağlar aracılığıyla öğrencileri ile aralarında köprü kurabilecekleri gerçeği her türlü gözler önüne seriliyor.

Evet, nesiller X, Y, Z olarak ayrılıyor. Hatta buna baby boomer ile sessiz kuşağı da ekliyoruz. Fakat nesillerin belirli noktalarda birleştirilmesi, hatta birleşirken aralarda geçişlerin olması insanlığın uyum içinde yaşaması için gerekiyor. Burada nesillerin özellikleri devreye giriyor. Her bir nesil eğer birbirinin özelliğini bilir ve ona göre anlayış geliştirirse uyum içinde yaşamak ancak o zaman mümkün olabilecektir.

 

KAYNAKLAR

[1] http://www.mostar.com.tr/koseDetaylar.aspx?id=1298

[2] http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/23465715.asp

[3] http://danisman-muratdanisman.blogspot.com/2012/06/x-y-z-kusaklar.html

[4] http://www.yaslanmasanati.com/2011/12/baby-boomer-teriminin-anlami.html

[5] http://www.kenthaber.com/Haber/insan-kaynaklari/Dosya/gundem/bb,-x,-y-ve-z-kusaklari-birbirinden-cok-farkli/c117cd34-44a7-43d9-89a2-d268f186b77e

 

[6] http://www.ezginihanyilmaz.com/etiket/ercument-buyuksener/

[7] Akyazı, E. & Tutgun Ünal, A. (2013). İletişim Fakültesi Öğrencilerinin Amaç, Benimseme, Yalnızlık Düzeyi İlişkisi Bağlamında Sosyal Ağları Kullanımı,Global Media Journal TR,  3(6), 1-24.

[box] Aylin TUTGUN ÜNALMarmara Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi bölümünde lisans ve yüksek lisans eğitimini tamamlamıştır. Maltepe Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümünde Öğretim Görevlisi ve Bölüm Başkan Yardımcısı olarak çalışmaktadır. Aynı zamanda Marmara Üniversitesi Bilişim bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir.[/box]

yorum

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Bence, bu “Y” nesli, tüm Türkiye’yi kapsamıyor. İstanbul, Ankara, İzmir ve belki (?) birkaç yer, bir elin parmağını geçmez.

  • Yazı ilk başlarda oldukça bilgilendirici ve keyif verici idi. Lakin sonradan “Y” nesline yönelik yapılan şiddetli eleştiri (örn:BD) ve genelleme dolu sözlerle banalleşti. Bi’an yazarın içinden Y.Özdil, B.Coşkun karışımı biri fırlayıp “Y”neslinin”x”nesli ile harmanlanmış versiyonu doğup görüşlerini ve genellemelerini kendi verdiği veriler ile 27milyonu bulan tüm kitleyi yerden yere vurduç. İlginç bilgilendirici bir yazının sonunda bu denli gezi olaylarını katıp işin içine siyaseti karıştırıp “Y”nesline giydirmek, yazarın yazdıkları mukabilinde ancak bir “Y” neslinin işi olabilir.:)) Bahadır beyin yorumu da ilginç yazıda “Y”nesli için “27milyon TR nüfusunun %35’i deniyor. Bİr avuç değiller yani.Gezi olaylarını tasvip ettiğimden değil. Nietszche’nin güzel bir sözü var; “Bu dahil tüm genellemeler yanlıştır.”diye. Yazar yazısında yorumunu bildirir elbet ama bu kendi verdiği bilgileri, kendi gezi olayları düşüncesine argüman olarak göstermesi oldukça komik olmuş. Ayrıca hiç bir tepki, bir etki olmadan veya itici bir güç kullanılmadan vuku bulmaz. Dolayısıyla gezi olayları sadece “Y” neslinin sahip olduğu kişisel/kitlesel özelliklerden değil, bir çok faktörün etkileşiminden ortaya çıktığı aşikardır.

    • Bence, Y nesli olarak kategorize edilen topluluğun yani %35’in çok az bir bölümü, tanımlanan Y neslinin özelliklerine sahip.

      • bahadır tahmin edim sen de bir y neslisin ama yetiştiriliş tarzın neslin özelliklerine meydan okuyor ve öyle değilsin, doğru mu? aslına bakarsan bu olaylar biraz psikolojiyle ve yetiştirilişimizle de alakalı. istisnalar kaideyi bozmaz adlı şarkıyı yolluyorum sana. üzgünüm dostum ama neslin özelliklerini her yerde görebilirsin.

  • Bence, bu yazı toplumun içindeki kuşakların tümünü ele almıyor. Örneğin Y nesli için söylenenler, aslında bu neslin içinde, teknolojiye erişimi olan kesimi ifade ediyor. Daha düşük gelir gruplarına mensup, teknolojiye erişimi olmayan, geleneksel bir yapı içinde büyüyen Y kuşağı gençleri ise aslında bu özelliklere sahip değiller. Bu yazıda ele alınan Y kuşağı gençleri, sadece Türkiye’nin en büyük bir kaç şehrinde ama o da belirli bir sınıfsal katmanda bulunuyor. Mesela, Gezi Direnişine hiçbir siyasi grupla ilişkisi olmadan, sadece sosyal medyadaki çağrılara uyarak gelen gençler, genellikle İstanbul, Ankara ve İzmir’de yaşıyorlar, diğer şehirlerde pek yaygın değiller ve genellikle orta gelir grubundalar. Ki onlar da eylemlere katılanların bir kısmıydı sadece. Siyasi grupların peşinde Gezi Parkı Direnişine katılan çok ama çok insan var.

    Bütün bir kuşağın aynı olduğunu düşünmek bana doğru görünmüyor. Herkes aynı ahlaki değerlerle, politik görüşlerle, aynı eğitim kalitesiyle, aynı aile yapısıyla, aynı gelir imkanlarıyla, aynı derecede teknolojiye erişme imkanına sahip değil. Ama toplumun çoğunluğunu oluşturan düşük gelir grubu göz önünde olmadığı ve sesini duyuramadığı için, onların da aynı olduğu sanılıyor. Halbuki Y Kuşağı, Z Kuşağı değerlendirmeleri bu yaş grubundaki insanların ezici bir çoğunluğunu kapsamıyor.

  • Bende bir Y nesliyim ve yukarıda yazılı olan genellemelerin bir çoğu bende ve arkadaşlarımda da mevcut tekrar altını çiziyorum bir çoğu. Bazı yorumlarda şu ifadeler vardı teknolojiden uzak büyüyen y nesli – baskıcı bir ortamda büyüyen y nesli – gelir durumu düşük büyüyen y nesli vesaire vesaire. Anlatmak istediğim şu bizim neslimizin özelliklerinden biride nasıl bir ortamda büyümüş olursa olsun Y nesline mensup olan bir kişinin o neslin özelliklerinden en az yüzde ellisinden fazlasını taşıyor olması. İnternet ve teknolojiden uzak yetiştirilen Y nesli bireyi başka bir y nesli bireyine göre tamamen aynı olmayabilir yani hangi çevrede yetişmiş olursanız olun eğer Y nesline mensupsanız bulunduğunuz çevreye ve yetiştirilme tarzınıza bağlı olarak yinede Y neslinin özelliklerinden oluşuyorsunuz sadece baskın taraflarınız farklı oluyor o kadar. Mesela teknolojiden uzak y nesli bireyleri sorunları çözmede yeni yöntem bulmada baskın taraf olabilir yada teknoloji ile iç içe büyüyen bir y bireyi sorunun çözümünde projelendirme de baskın kutup olabilir tabi bu yalnızca benim düşüncem bence nesillerin bireylerinin hangi durumlarda nasıl şekil aldığı da bir araştırma konusu olmalı.

  • y nesli bilgisayar teknolojisi kullanırken dünyadaki tüm bilgiyi beynine kopyelemeyi düşünür ama şunu düşünmeliki dünyadaki tüm bilgiyi beynine yükleyecek yaşam ömrü yetmez ve ölür gider dünyada yapacağı hizmettede hiç bir katkısı olmadan ölüp gider dünyayı tek 1 kişi olarak yönetmeyi düşünen paylaşmayı sevmeyen toplum olmaktan başka bir işe yaramayan toplum olur herkes kendine bir görev seçmeliki görevinin tüm kurallarını kısa sürede bitirmeli ve hayata geçirmeli patron 1 tane olur müdürler çok ve müdürün altında usta başı usta başının altında işçiler y kuşağının hepsinin düşündüğü direk patron olmak y kuşağının bilmesi gerekende işçilikten başlayıp usta başılığa sonra müdürlüğe ve sonra patronluğa yükselmesini bilmek tüm içşçiler bilgi edinmeden patron olursa kademe bozulur görev dağılımı paylaşılınca hiç bir insana yük binmez hayvanlar alemindeki çalışma başarı sistemi görev dağılımıyla başarı getirir ve hiç biri itiraz etmez arılar ve karıncalar o kadar çokki küçücük deliğe çarpışmadan itişmeden sığa biliyor insan otobüse binerken sığamıyor itişme karkaşası

  • Y neslini bir kaç yıl ile kaçırmışım.Why (Y) arkadaş?Kasabada internet vardı da biz mi reddettik?.Soruyu sorabildiğime göre, kaç yıllık X neslimi bırakıp takviye Y nesli olabilirim.Çünkü yıllar sonra yeniden üniversite okudum.Hem de universal senteze hissiyatım kuvvetli şekilde.Hem X nesli mutant-X haline geliyor.Biat etse, kime edecek, rantiyeci ve de dine tabiliği azsa. Bilgisayarı iyi kullanamıyor olabilinmesi habire modelin değişip bu neslin maddi imkanlarının takibe imkan vermemesidir.Kaç bilgisayarı çocuklarım verdim, kalsaydı neler yapardım. Çizim yapacağım mesela yaratıcılığım çizim tabletini satın alana kadar kaçacak.Öğrencilerime ne çalışma kağıtları tasarlardım.Eski modellei atmayın bize aktaın kampanyası açılsaymış…
    Bu devirde bu ülkede J kuşağı olup Müjganla ağlaşmalı.Why not Z nesli?Ana babaları epey tablet döver bu yapay çocukları yetiştirirken.Tv aptal kutusu deledi vaoşlaa.Hıı, tablet süpe zeka kutusu…

  • Bu kuşak tanımlaması daha çok Batılı toplumlar için geçerli. Bizim gibi toplumlar ya da Doğulu toplumlar için farklı bir tanımlama ve araştırma gerekir bence. Eğitimden bir örnek vermek gerekirse biz daha öğretmen odaklı, dinleyici bir eğitim sistemine sahibiz. Araştırmacı ve düşünmeyi destekleyen bir yapımız yok. Bu yazılan Y kuşağı tanımlaması Türkiye’yi karşılamıyor bu şekliyle. Ancak X kuşağı durumuna katılıyorum. İletişim araçları tüm çocuklar için ulaşılabilir ve bu standart bir değişimi tüm dünya çocukları için sağlıyor.

  • Rakamlar yanlis hesaplanmis. Y kusagi eger 1980 de basliyorsa en yaslisi 37 yasinda oluyor 33 degil.

  • 1995 sonrası doğan vede oluşan Z kuşağı resmen bir çok geleneksel kültürel ve ahlaki anlayış ile birlikte tüm akrabalık ilişkilerini tümden bitirdi vede bitmesine en büyük sebep oldu. X kuşağı başta olmak üzere 1980 ve 90 arası doğan Y kuşağı da bu durumdan en çok muzdarip olan kuşaktır. Z kuşağı bir çok konuda başarılı olabilir, kendine yer edinmek adına tüm çevresini bile aşağılayabilir. Son olarak “İstisnalar Kaide -i Bozmaz” Teşekkürler.

    • Z Kuşağı tahmin edilenin aksine 2019 yılında yürüttüğümüz kuşak karşılaştırmaları yaptığımız araştırmalarda oldukça geleneksel değerlere yakın çıktı. Geliştirdiğimiz çalışma hayatı ölçeğini uyguladığımız Z kuşağının iş yaşamına atıldıklarında kurallara uyumlu ve iş aidiyeti yüksek olacağı bekleniyor. Ayrıca farklılıkları kabul ölçeğinde bulunan farklı dini/etnik yapıları kabul boyutunda Z kuşağı gelenekselci çıktı. Farklılıklara yoğun sosyal medya kullanımlarına rağmen toleransları düşük bulundu. Yani çevrelerinde farklı dış görünüşteki veya farklı dini/etnik yapıdaki kişileri istemiyor. Böylece pek çok sonuca ulaştığımız araştırmalardan hareketle, Y için değil ama 2000 yılı sonrası doğan Z kuşağı için geleneksel değerlere yakın düşünce yapısında olduğu söylenebilir.

  • Araştırma ve inceleme günümüzün koşullarına ne kadar uzğun olduğunu tam olarak bilmiyorum.Kuşaklar arasında bayağı büyük bir aykırılık var. Sanki son Z kuşağı, başka bir gezegenden gelmiş gibi bir anlatım şekli var.
    .

  • z nesli sadece tablet telefonla oynamıyo bende z neslindenim ama benim oturduğum mahallede 1 tane tablet var o yüzden madiyat önemli oluyo bende fakir mahalldeyim mahalle gece kondu o yüzden yanlış anlatılmış

Konuk Yazarlar

Açık Bilim Çevrimiçi Dergisi'ne konuk yazar olarak katkıda bulunmak ve destek vermek isteyebilirsiniz.